Son birkaç yıldan beri kendimi iyi hissetmiyordum. Bütün gün yorgun, çevreyi algılamakta sıkıntılı, özsaygısı ve özgüveni nispeten daha düşük yıllar geçti. Bu yıl nisan ayının ortasında bu konu hakkında danışmanlık aldım. Kendisi Aidin Salih’in öğrencilerinden birisiydi. Aidin Salih Tıbbi Nebevi üzerine araştırma yapan ve ilaç ve kimya endüstrisi hakkında bilgi sahibi biriydi. Birkaç yıl önce kendisi vefat etti.
Ofise ilk girdiğimde öncelikle küçük bir anket yaptılar. ‘ne yersin, ne içersin ‘ tarzı sorulardı. Anketten sonra bana öncelikle kan grubumu sordu. B grubu olduğumu öğrendikten ve benim çok fazla tavuk yediğimi öğrendikten sonra kendimi zehirlediğimden bahsetti. Eğer tavuğu ve birkaç besini daha bıraktığım taktirde kısa sürede toplanacağımı söyledi. Kan gruplarına göre beslenmek hakkında okumuş ve bunların listesini yapmış olmama rağmen uygulama konusunda o kadar önemsememiştim. Bunlar haricinde birkaç şey daha söyledi. Ancak onları uygulamak biraz daha zordu. Ama dediği gibi birkaç hafta içinde toplandım. Ancak henüz istediğim hale girmiş değilim.
Bundan dolayı araştırmalara devam ediyorum. En son Çin tıbbı hakkında notlar bulmuştum. Bunları çalışmak biraz yordu. Ondan sonra Dr. Serkan Karaismailoğlu’nun kitabını okumaya başladım. İşin yönetim kısmıyla ilgili bilgi veren bir kitap. Güzel bir Türkçeyle yazılmış. Kitabın içindeki çizimler, yapılan örneklemeler bu konuları biraz daha eğlenceli bir hale getirmiş. Okuması baya zevkliydi. Yapı itibariyle benzeri kitaplara örnek oluşturur. Bunun üzerine 1-2 söz etmek isterim .
Vücudumuzda bizimle yaşayan birçok bakteri, mantar ve türevleri var. Bunlar içinde en çok yaşadıkları yer bağırsaklardır. Yaklaşık 7-8 metre toplam uzunluğa sahip bu organ, kendi içinde öyle bir kıvrıma sahiptir ki, açılacak olsa alanı tenis sahası ebatlarında olacağından bahsediliyor. Bunlar üzerinde o yaşayan canlıların oluşturduğu topluluğa mikrobiyota deniliyor. Resmen vücudun içinde bir şehir ve vatandaşları var. Bir kısmı bizim yararımıza, bazıları zarar vermek için yaşıyorlar, kalanı da kafalarına göre takılıyorlar. Tam bir şehir hayatı…
Mikrobiyota ilk doğduğumuzdan itibaren oluşmaya başlıyor. Normalde rahim için en steril bölge deniliyor. Doğma sürecinde(eğer normal doğumsa) lactobasil denilen bakterilerle karşılaşıyoruz. Bu bakteriler bizi zararlılara karşı koruma görevleri vardır. Zamanla anne sütüyle ve beslenme çeşidimize göre zamanla kendi mikrobiyotamızı oluşturmaya başlıyoruz. Bu şehir insandan insana göre değişkenlik göstermektedir.
Bu canlıların hepsi farklı olaylara farklı tepkiler vermekte. Aldığımız besinlere göre kimisi olumlu olarak etkilenirken kimisi daha zayıf kalmaya mahkum oluyor. Buraya kadar herşey bize bağlı gibi görünüyor ancak işin diğer tarafı biraz daha ilginç. Yakın zamanda mezenter denilen bir organ keşfediliyor. Kendi sinir sistemine sahip bu organ, başta sadece bağırsak askısı olarak anılıyor. Daha sonra 2006’da organ olduğu sonucuna varılıyor. Baskın olan bakteri grubu ihtiyaçlarını bize bildirmeye başlar. Devam etmeden önce biraz yönetim birimlerimizden biraz bahsetmek gerekiyor.
Vücudu yöneten iki tane yönetim var. Merkezi ve çevresel sinir sistemi olarak ikiye ayrılıyor. Merkezi sinir sistemi kendimizi yönettiğimiz kısım. Uzuvlarımızın hareketini bunun sayesinde yapabiliyoruz. Çevresel sinir sistemindeyse iç organlarımızın çalışması olarak düşünebiliriz. Bu kısım bizim irademiz dışında çalışıyor.
Bağırsakta çoğunlukta olan grubun istedikleri de daha baskın oluyor. Sinir sistemiyle kendi istediklerini bize yönlendirmeye başlıyorlar. Bazen en olmadık anda canımız tatlı çekebiliyor. Veya tok olmamıza rağmen olmadık besinleri arama işine girmeye başlıyoruz. Bir şekilde başta biz yediklerimizi yönetirken zamanla yediklerimiz bizi yönetmeye başlıyor. Olmadık yerde yemek krizine girmeye başlıyoruz. Bunu düzenlemenin genel bir formülü yok. Her istediğimiz bizim iyiliğimize değil. Kendimize karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Tamamen zor değil. Bazı hileleri var. Mesela sarımsak birçok besini daha yenilebilir hale getiriyormuş. Biraz hayal gücüyle bir düzen tertip edinilebilir .
Kendi kişisel yapımıza gelince, bunu en çok etkileyen yapı hormonlar geliyor. Çeşitli duyguları hormonlar sayesinde almaktayız. Bunların büyük kısmı yine bağırsakta oluşmakta. Bu açıdan da önem verilmesi gereken bir organ.
Sağlıklı insanlara bakıldığında, bu insanların mikrobiyotalarının çok çeşitli olduğu görülüyor. Bu sebepten dolayı çok çeşitli beslenme tavsiye edilenler arasında. Çoğumuz için geç olsa da, çocukluk döneminde doğayla geçirilen zaman yine vücuttaki canlıların çeşitliliğine etki gösteriyor. İlerleyen yaşlarda bu çeşitliliği değiştirmek baya zorlaşıyor. Olan yönetime bir şekilde isyan etmeyi gerektiriyor.
Sonuca bağlamak gerekirse ne yerseniz o oluyorsunuz. Bunu belirlemek yüksek oranla elimizde.
Comments